
Neden Çocukluğumuzu Özlüyoruz?
Yaş aldıkça, çocukluğumu daha çok özlemeye başladığımı fark ettim. Özlem baki de, şiddeti artıyor. Acaba yaş ilerledikçe eskiler daha da gerilerde kalıyor da, ulaşılmazlığı arttığı için mi özlem de artıyor? Ne de olsa, insanoğlunun ulaşılamayacağına inandığı şeylere karşı hep bir ilgisi olmuştur.
Çocukluğum güzel geçtiği için olabilir mi? Bilmiyorum. Hepimizin çocukluğunda mutlaka sıkıntılar yaşanmıştır. İyisiyle, kötüsüyle...
Peki neden o zaman? Çocukluğumuza dair pek çok şey ivmeli bir hızla yitirilmekte olduğu için olabilir mi? Kokular, dokular, tadlar, duygular, güzel değerler, hatta vaktiyle şakır şakır yağan o kırkikindi yağmurları, kışları ciddi ölçüde yağan kar... Mis kokulu rüzgârlar, serin havalar... Hemen her gün, bulutsuz, çırılçıplak bir gökyüzüne uyanır olduk neredeyse. Bir damlacık yağmura hasretiz hepimiz.
Evet, özlemin nedeni bunlar olabilir. Ama bir şey daha var kanımca küçüklüğümüzü ona susamışçasına özlememize neden olan. O da, çocukluğun, gözlerimize, algımıza, büyüdüğümüzde bizden geri almak üzere yerleştirdiği ödünç filtrelerdir. Fotoğraf filtreleri gibi algımızı iyi yönde çarpıtan, acı şeyleri kısmen tatlandıran, sevilemeyecek şeyleri sevilir hale getiren, basit şeyleri gizemli gösteren, sıkıcı işleri eğlencelendiren, travmalarımızı katlanılır kılan bu algısal fotoşoptur çocukluğumuzu bize özlettiren. Yetişkin olduktan sonra da bu filtrelerden edinebilseydik, yaşamlarımız daha çekilir hale gelirdi, orası kesin. Ama bu mümkün olmadığına göre, yaşama veda edinceye değin bu özlem duygusu bizi takip edeceğe benziyor.
Kaynakça
FOTOĞRAF: OLGU KAVALCIOĞLU